Safiye Erol: Kanla yazılmış makale
"Beni Samiha Ayverdi, Safiye Erol damarına bağlayan bir görüş var ve bu beni mutlu ediyor."
Nazan BEKİROĞLU
Bilenler bilir, künye vermeyeceğim. Bu, bir makaledir. Öykünün, romanın, şiirin kurgusallık özgürlüğünden tümüyle mahrum, onda söz kendi ağırlığınca tartıya gelmeye peşinen razı, hesabınca bedellidir. Ancak kendisi kadar gerçektir.
Ama bu, kanla yazılmış bir makaledir. Günlerce kaleme gelmeyen şey ancak bir sabaha karşı. Gözler kan çanağı. Zihin bir merhaleden geçmiş. Söz, evet tam da öyle gökten zembille inmiş. Bu, bir daha kanla yazılmış bir makaledir.
Makale teriminin bütün sınırları ihlâl edilir onda. Bütün hadler berheva. Bütün bilimsel tanımlar infilâkta. İç, eğer artık kabına sığmıyorsa, hacim kütleyi taşımıyor, ten canını saklamıyorsa. Artık ne söylese Safiye, kendisi. Öyle bir kendi ki hem kendinden sonra geleceklerin cümlesi, benzerlerinin hepsi. Kendi acısında cümle çileye tercüman. Makale sadece söze kisve. Görenler görüyor aslında söz çoktan tükendi.
Makalesinde, umuma bakan çarşı pazar mantığı yani külli kanunlarla hususi ihsanat katmanı arasındaki uçurumu bir çırpıda özetleyiverir Safiye. Varlığına en kıymetli değerler üstünden yemin edilen o sahayı. Orada mecnunla deliyi, meczupla şarlatanı ayırır birbirinden. “Cezbe, tehlikeli bir yoldur. Ayak basanların çoğu geri dönemez, geri dönenlerin çoğu hakikatte geri dönmüş değildir; benliklerinin sıklet merkezi meçhul bir mıntıkada unutulmuşdur… Cezbenin, çok az muzaffer gazileri olur”. Lâkin bu uçurumun kazazedelerine de aynı şefkatle yönelir: “Onlar takatlarının yetmiyeceği büyük bir maksada hamle ederken çarpılıp sakatlananlar”dır.